Eskiden pazar sabahları izlediğin magazin programlarının veya eleştire eleştire okuduğun pazar eklerinin yerini haber kanalları alıyor birden
Böyle bir ortamda hiçbir şeyini de yaşayamıyor insan. İçindeki tüm istekler, heves bir bir solup gidiyor. Sevdiklerin varsa yanında, en büyük yaşam gücünü onlardan, onların sarılmasından alıyorsun evet bu doğru. Ama bazı şeyler için gücün tükenmek üzere gibi. Bir şeyler başarma, yeni adımlar atma, değişiklikler yapma, yeni bir işe girme, aşık olma, evlenme ve hatta çocuk yapma planı seni eskisi kadar heyecanlandırmıyor belki de. Yarın ne giyeceğin de çok mesele olmuyor bu durumda, o kadar bıkmışsın ki artık tek derdin sağ salim hayatına devam edebilmek.
Eskiden pazar sabahları oturup saatlerce izlediğin magazin programları veya eleştire eleştire okuduğun pazar eklerinin yerini haber kanalları alıyor birden. Sabah ilk uyandığında son dakika haberlerine bakıyorsun, sevdiklerini birer birer kontrol ediyorsun. Kıskançlık krizine girmeye de trip atmaya da vakit kalmıyor belki de. Hatta ve hatta sevgi sözcüklerine bile yer kalmıyor bazen. Eskiden whatsapp gruplarında akan aşk meşk dedikodularının, futbol muhabbetlerinin yerini son dakika haberleri, siyaset ve ülkenin geleceği ile ilgili konular alıyor.
Çiğ sohbetlere girişmek istemiyorsun da zamanla. İki gün önce seni mutlu eden bir hadisenin mutluluğunu bir sonraki gün yaşamıyorsun bile çoğu kez. O mutluluk anlık kalıyor, yayılmasına izin verilmiyor sanki. Çünkü gündem o kadar hızlı ki bi sonraki gün illaki bir şeyler oluyor senin bir önceki günü unutmanı sağlayacak.
Aşık da olamıyorsun ki aklın çok karışık. Kaygılar, endişeler... Yeni bir şeylere hevesle sarılacak gücün de eskisi kadar olmuyor sanki. Eskiden düşlediğin pembe panjurlu evin yerini güvenli, korunaklı bir ev alıyor. Eskiden belki çokça fiziksel kriterler belirlediğin eşin yerini de en çok dürüstlük, sadakat, birbirini tamamlama, birbirinin dilinden anlama, anlayış alıyor. Çünkü biliyorsun ki artık en çok bunlara ihtiyacın var. En çok korunmaya, anlamaya, anlaşılmaya, bütün olmaya ihtiyacın var. Güven duymaya ihtiyacın var. Eskiden olsa midende kelebekler uçuştu mu kaptırıp giderdin belki de kendini, ama artık kaptıramıyorsun işte öyle kolay. Nedense öyle kolay kolay da uçmuyor o kelebekler. Kimseye inanamıyor, güvenemiyorsun çünkü.
Eskiden olsa yardim isteyeceğin kapılar da şimdi belki birer tehdit senin için. Birer hayal kırıklığı belki de. Hatta kalp kırıklığı.
Ve gittikçe kalbimiz kırılmaktan çok parçalanıyor. Parçalara ayrılmadan önce atışları da değişiyor ve zamanla büyük bir krizin içinde buluyoruz belki de kendimizi. Veya kriz görünümlü panik ataklar geçiriyoruz.
Farkındasın da aslında artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının ama umut tek ekmeğin olduğu için vazgeçmiyorsun umut etmekten. Çünkü her ne kadar isteğin, arzun, şevkin, kalbin kırılsa da bir yerlerde bir şeylerin düzelebileceğine inandırmak istiyorsun kendini, en azından bu umutla katlanılabilir kılıyorsun yaşadığın yeri. Çünkü gerçekten başka türlüsü çok zor olur. Bu yüzden de her şeye rağmen bir gün bir şeylerin iyi olacağına dair umut maskesini takıyorsun yüzüne, tam gönülden inanamasan bile en azından çevrendekileri inandırmaya çalışıyorsun.
Ve en çok da boş ve rahat kafayla tembellik yapmayı özlüyorsun.
Huzurla, barışla, bi' kucak dolusu sevgiyle uyanacağın günleri çok özlüyorsun.
Seren
170716
Yorumlar
Yorum Gönder